Bazen düşünüyorum da, Batman gerçekten iyileşse, Gotham ne olurdu? Ya da daha da garibi, biz onu yine sever miydik? Çizgi roman dünyasında
Bazen düşünüyorum da, Batman gerçekten iyileşse, Gotham ne olurdu? Ya da daha da garibi, biz onu yine sever miydik? Çizgi roman dünyasında birçok karakterin başına korkunç şeyler gelir. Ama nedense bazıları o travmanın içinden çıkamaz. Çıkmak istemez gibi de hatta. Bruce Wayne bunların başında geliyor. Çocukken anne babasının gözleri önünde öldürülmesi, onun için hayatı ikiye ayıran bir çizgi. O gün bir çocuk gömülüyor, yerinden kalkan ise Batman oluyor. Ve o gölge, yıllardır aydınlığa çıkmayı hiç istemiyor gibi.
Bazı kahramanlar güçlerini kazandıktan sonra 'artık tamam' derler. Spider-Man mesela, suçla savaşır ama arada nefes de alır. Iron Man’in bir psikologu bile var. Ama Batman… O hep geceyi seçiyor. Sanki yalnızca suçla savaşmıyor, kendi içindeki boşlukla da boğuşuyor. Ve öyle ki, o boşluk artık onun bir parçası olmuş. Onsuz kim olduğunu bilmiyor, bilmek de istemiyor.
Bir zamanlar Bruce Wayne'in travmasını aşması üzerine bir çizgi roman düşünürdüm. Wayne, bir terapiye gitmeli, belki bırakmalı bu maskeyi. Ama sonra fark ettim ki, iyileşirse Batman ortadan kalkar. Ve bu, çizgi romanın doğasına aykırı. Çizgi romanlar döngüseldir. Her şey değişir ama öz aynı kalır. Batman’in annesi ve babası hep ölmüş olacak. O hep yalnız kalacak. Hep gece devriyesinde olacak. Bu sonsuz tekrar, onu bir efsaneye dönüştürüyor belki de.
İyileşmeyi reddetmek, Batman’in süper gücü değilse bile, onun kalıcılığını sağlayan şey. Çünkü kabul edelim ki, hepimiz biraz karanlığı seviyoruz. Herkes Superman gibi güçlü, umut dolu biriyle özdeşleşemez, hiçbirimiz onun kadar mükemmel (!) değiliz Ama Batman? O acı çekiyor. Ve belki de bu yüzden bize daha yakın geliyor. Bazen bir karakterin psikolojik bütünlüğü değil, eksikliği etkiler bizi. Batman’in asla iyileşmeyen yarası, onu insan yapıyor. Belki de kendimizde iyileştiremediğimiz şeyleri onda gördüğümüz için hâlâ okumaya devam ediyoruz. Çünkü onun hikâyesinde bir tür teselli var: Yaralı da olsan ayakta kalabilirsin. Her şey dağılmışken bile bir amacı sürdürebilirsin. İyileşmiyor çünkü anlatının doğası bunu istemiyor. Ve belki de biz de istemiyoruz. Çünkü bazı kahramanların düzelmesine değil, bizimle aynı karanlıkta kalmasına ihtiyacımız var!
Emeğine sağlık çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilBu yazıyı okurken kendi Batman algımın ne kadar da iyileşmeyen tarafına bağlı olduğunu fark ettim. Çok güzel ifade etmişsiniz; Bruce Wayne’in travması sadece geçmişinde değil, karakterinin tam merkezinde duruyor. O yarayı kapatmak, onun varlığını da bitirmek demek olurdu. Bence de Batman’i asıl ilginç kılan, mükemmel olmaması ve o eksiklikle yaşamayı seçmesi. Hepimiz biraz o karanlıktan pay alıyoruz galiba; belki bu yüzden hikâyesi bize hem acı hem de garip bir teselli veriyor.
YanıtlaSil