--> Yabancıların En Yakınıydın Sen | Ahtapot

Yabancıların En Yakınıydın Sen

Nilgün Marmara: Türk şiirinin erken suskunluğu. Sylvia Plath'ten esinlenen şairin dizeleri, varoluş sancısını ve kadınlığın kırılgan yükünü taşıyor.

Yabancıların En Yakınıydın Sen
Nilgün Marmara, 13 Şubat 1958’de İstanbul’da dünyaya geldi. Ortaöğretimini Kadıköy Maarif Koleji’nde tamamladıktan sonra önce İstanbul Üniversitesi'ne gidip siyasi sebeplerden dolayı öğrenimini tamamlayamaması üzerine tekrar sınava girerek Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek öğrenimini gördü. Üniversite yıllarında edebiyata olan tutkusu, onu modernist şairler ve dünya edebiyatının önemli isimleriyle tanıştırdı. Lisans tezinde Sylvia Plath’in şiirlerini incelemesi, Marmara’nın içsel dünyasının ve ruhsal derinliğinin bir yansıması olarak görülür. Plath’in karanlık, yoğun ve bireysel varoluş sancısını işleyen şiirleri, Marmara’nın kendi sesini bulmasında belirleyici olmuştur.

Üniversite yıllarında tanıştığı  Plath’in  sancıları, onun şiirlerinde yankı buldu. Mezuniyetin ardından çeşitli işlerde çalışsa da, Marmara ruhundaki derin boşluğu dolduracak bir ortam bulamadı. O, kelimelerini yalnızca bir araç değil, hayatla başa çıkma biçimi olarak kullanan bir şairdi.

13 Ekim 1987’de, henüz 29 yaşındayken hayatına son verdi. Marmara’nın ölümü, Türk edebiyatı için erken suskunlukların en trajik örneklerinden biri oldu. Ölümünün ardından, eşi Kağan Önal’ın "Şiir yazdığını bilmezdim bir köşede pıtır pıtır bir şeyler karalardı." dediği noktada şu söz yüreğimde bir kez daha yankılandı "Yabancıların en yakınıydın sen."

Marmara’nın şiirlerinde kısa ama yoğun dizeler, keskin imgelerle varoluş sancısını işleyerek okuyucuya derin bir deneyim sunar. Onun dizeleri sadece bireysel bir isyan değil, aynı zamanda bir çağın ve bir cinsiyetin taşıdığı görünmez yüklerin de ifadesidir. Kadın olmanın, toplumsal beklentilerle çatışmanın ve kendi iç dünyasında kaybolmanın ağırlığı, dizelerinde adeta nefes alır.

Nilgün Marmara’nın ölümü, onu Sylvia Plath ile yan yana anılır hale getirdi. Ancak Marmara’yı yalnızca intiharıyla anmak, onun şiirlerini gölgede bırakmak olur. O, trajik sonunun ötesinde, Türk şiirinde kadınların sesini güçlendiren, kırılgan ama cesur bir şair olarak kalacaktır. Marmara’nın ölümü, edebiyat çevrelerinde derin bir sessizlik ve aynı zamanda bir kayıp hissi yarattı. Onun erken ayrılığı, şiirlerinde taşıdığı yoğun varoluş sancısını daha da anlamlı kılıyor.

Onun şiirlerinde şu duyguya sık rastlarız: Sanki dünyaya fazladan gelmiş, fazladan yüklenmiş bir ruhun ince kırılganlığı. Sözcükleri bir bıçak gibi keskin, ama aynı zamanda bir çocuk gibi masumdur. Onun dizelerinde yalnızca bir şairin değil, varoluşu kavramaya çalışan bir insanın nefesi duyulur.

Her dizesinde, “yaşamanın fazlalığı” ile “ölmenin yakınlığı” arasında bir sarkaç vardır. Kendini dünyaya ait hissetmeyen birinin, sözcükleri dünyaya bırakma çabasıdır bu. Onun şiirlerini okurken, insan kendi içindeki en derin yalnızlıkla yüzleşir; kelimeler bir ayna olur, o aynada hem Nilgün’ü hem de kendi yaralarımızı görürüz. Marmara’nın dizelerinde, yaşamın ağırlığı ve ölümün yakınlığı iç içe geçer; okuyucu, onun ruhuna dokundukça kendi varoluş sancısını da hisseder.

Bir Şiirine Dair

Onun dizelerini anlatırken en çok bu sözleri hatırlıyorum:

İçime dünyalar kadar umudu sığdırmaktan yoruldum."

Bu iki dize, Nilgün Marmara’nın dünyasını belki de en yalın haliyle ortaya koyuyor. Bir yanda umutsuzluğu görünür kılmayan bir direnç, diğer yanda içine sığdırdığı koca bir umut yükü. Bu kelimeler, Marmara’nın hayatın ağırlığını nasıl taşıdığını gösteriyor; hem bireysel ruh halinin hem de toplumun dışına itilmiş bir kadının çığlığını içinde barındırıyor. Marmara’nın şiirleri yalnızca okunmaz; insana batar, içini kanatır. Çünkü onun dizeleri, acının dile getirilebilmesinin en saf halidir.

Nilgün Marmara, yaşamakla ölmek arasındaki o ince köprüde, kelimelerini gökyüzüne asmış bir şairdir. Onun şiirleri, yaşamanın ağırlığını en çıplak haliyle dile getiren metinlerdir. Ve biz, onun dizelerinde yalnızca bir şairi değil, kendi içimizde sakladığımız kırılganlıkları da buluruz. Marmara’nın dünyasında kelimeler, hem bir sığınak hem de bir uyarıdır; okuyucu, dizelerinde kendi kırılgan yanını görür, ama aynı zamanda bir direnç ve cesaret bulur.

Nilgün Marmara’nın şiirleri ve defterleri ölümünden sonra yayımlandı ve bu eserler onun edebi mirasının önemli parçalarını oluşturdu. En bilinen eserleri şunlardır:

Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1988): Marmara’nın keskin, yoğun imgelerle dolu şiirlerinin ilk yayınıdır.

Metinler (1990): Onun düşünsel ve estetik yaklaşımını daha geniş bir perspektifle sunar.

Kırmızı Kahverengi Defter (1993): Günlüklerinden derlenen bir seçkidir ve şairin iç dünyasına dair en özel ipuçlarını verir.

Nilgün Marmara’ya Armağan (1997): Marmara’nın etkisini ve bıraktığı izleri belgeleyen bir çalışma.

Defterler (2016): Günlüklerin geniş bir seçkisi olarak, Marmara’nın yazma sürecini ve düşünsel yolculuğunu daha yakından tanıma fırsatı sunar.

Nilgün Marmara’ya Mektup

Sevgili Nilgün,

Sana bu satırları yazarken içimde garip bir ürperti var. Senin kelimelerin hala kanarken, sana yazmak sanki yaraya tuz basmak gibi geliyor. Ama yine de yazmak zorundayım, çünkü senin şiirlerin susmayı reddediyor. Onlar, gökyüzüne asılı bir çığlık gibi hala burada.

Senin dizelerinde hep şu duyguyu sezinliyorum: Dünyaya fazladan gelmiş bir ruhsun. Çocukken fazla derin düşünen, gençken fazla kırılan, hayata hep fazla gelen ve hep genç kalacak olan… İnsanlar sana “fazla” dediler belki de, ama ben biliyorum ki sen aslında tamdın. Yalnızca bu dünyanın sana biçtiği kalıplara sığamayacak kadar geniş, derin ve acıyan bir ruhtun.

Belki de sen bu dünyaya fazla aydınlıkla geldin. Çünkü aydınlık, gölgeyi daha da koyu gösterir. Sen her şeyi daha çıplak, daha keskin, daha yoğun gördün. Başkalarının fark etmediği yaraları sezmek, görünmez duvarlara çarpmak, fazla duymak, fazla bilmek… Bu yük çok ağırdı, evet. Ama sen o yükü dizelere dönüştürerek bize bıraktın.

Şimdi biz seni okurken kendi yalnızlığımızla karşılaşıyoruz. Çünkü sen yalnızca kendi kırılganlığını değil, bizim de sakladığımız incinmiş yanlarımızı yazdın. O yüzden şiirlerini okurken canımız acıyor, ama bir yandan da kendimizi anlıyoruz. Sen, bize kendimizi gösteren kırık bir ayna oldun.

Nilgün, senin ölümünü hep trajedi diye anlatırlar. Ama ben buna katılmıyorum. Asıl trajedi, seni yaşarken anlayamamış olmamız. Senin suskunluğunu, içine kapanışını, “fazla gelişini” görememiş olmamız. Şimdi geriye dönüp bakınca, sen aslında hep söyledin. Defterlerinde, şiirlerinde, nefeslerinde… Biz duymadık.

Bugün sen hala buradasın. Kırmızı kahverengi defterinin sayfalarında, daktilo tuşlarının gölgesinde, yarım kalmış bir nefes gibi. Ve ben biliyorum ki sen aslında ölmedin; yalnızca başka bir dile, başka bir zamana geçtin.

Sana bir şey söylemek istiyorum Nilgün:
Sen bizim için bir “ölüm şairi” değilsin. Sen, yaşamın ağırlığını en dürüst biçimde dile getiren şairsin. Çünkü yaşamak kolay değil; bazen ölmekten bile daha ağır. Ve sen, bu ağırlığı cesurca yazdın. Bu yüzden şiirlerin, hepimizin kalbine dokunan bir sığınak oldu, olacak.

Seninle hiç tanışmadım ama seni özlüyorum. Seninle konuşamadım ama seni anlıyorum. Belki de en çok şunu bilmeni isterdim: Senin kelimelerin hala yaşıyor. Biz hala seni okuyoruz, seni hissediyoruz. Ve sen, bizim içimizdeki en kırılgan tarafın adı oldun.

Sevgilerle,
Yüreğini dizelerinde bulan bir okur.

Yasemin

YORUMLAR

Ad

Ahmet Sorgun,3,Ayşe Filiz,7,Çizgi Roman,12,Dans,10,Deniz Bulut,8,Devin Aykalı,10,Doğan Kargı,10,Edebiyat,18,Evrim Şengel,9,Fotoğraf,5,Heykel,8,Mehmet Keskin,12,Mustafa Gören,7,Müzik,19,Resim,11,Serkan Sonakın,4,Simge Loda,8,Sinema,26,Tiyatro,9,Umut Öz,22,Yasemin,18,
ltr
item
Ahtapot: Yabancıların En Yakınıydın Sen
Yabancıların En Yakınıydın Sen
Nilgün Marmara: Türk şiirinin erken suskunluğu. Sylvia Plath'ten esinlenen şairin dizeleri, varoluş sancısını ve kadınlığın kırılgan yükünü taşıyor.
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfiPX39RYKYZn2vETDMHPaeSrR5yFWKhgxWZhRVn32oUv5V6iKYKaz70ONSRxyxJZcCRLy6NrnxL8lVH1AQy8G5Ycii-7F69YfheQDZ0FR4ajGrcqIYTBA5MG3zSrttK3wT_9iGc6a4ICn96EByasDg5xMZGmbRuLstM1iIdRsSbdsERrgkJwuVbr-fWJy/w640-h422/Nilg%C3%BCn%20Marmara.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfiPX39RYKYZn2vETDMHPaeSrR5yFWKhgxWZhRVn32oUv5V6iKYKaz70ONSRxyxJZcCRLy6NrnxL8lVH1AQy8G5Ycii-7F69YfheQDZ0FR4ajGrcqIYTBA5MG3zSrttK3wT_9iGc6a4ICn96EByasDg5xMZGmbRuLstM1iIdRsSbdsERrgkJwuVbr-fWJy/s72-w640-c-h422/Nilg%C3%BCn%20Marmara.jpg
Ahtapot
https://ahtapotart.blogspot.com/2025/10/yabancilarin-an-yakiniydin-sen.html
https://ahtapotart.blogspot.com/
https://ahtapotart.blogspot.com/
https://ahtapotart.blogspot.com/2025/10/yabancilarin-an-yakiniydin-sen.html
true
1638462025907147927
UTF-8
Bütün Yazılar Yüklendi Henüz bir şey yok HEPSİNİ GÖSTER Devamını Oku Cevapla Cevabı sil Sil Ana Sayfa SAYFALAR YAZILAR Hepsini Göster ÖNERİLENLER ETİKET ARŞİV ARA TÜM YAZILAR Not found any post match with your request Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cts Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis May Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy Table of Content