Kabul etmek gerekir ki Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi, tuhaf bir sessizliğe sahip. Zaman ve mekanından bağımsız, asılı kalmış bir anı tanım
Kabul etmek gerekir ki Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi, tuhaf bir sessizliğe sahip. Zaman ve mekanından bağımsız, asılı kalmış bir anı tanımlıyor. Bağımsızlıktan kasıt her döneme ait olması ile alakalı değil elbette. Resimdeki kılık, kıyafet ve mekana bakıldığında hangi zaman ve neresi olduğu az çok tahmin edilebilir durumda. Resim tam anlamı ile asılı bir an. O an! Deklanşöre basılmış da fotoğrafı çekilmiş gibi yani. Bu haliyle ilk bakışta masum ve hatta biraz da komik görünüyor; yaşlı, sakallı bir adam, tek tek sıralanmış kaplumbağaları terbiye etmeye çalışıyor! Ancak sahne, yakından incelendiğinde bambaşka bir derinliğe ulaşıyor ve izleyiciyi katmanlı bir yorum yolculuğu vaat ediyor.
Resimdeki en çarpıcı unsur, figürün kendisi. Yüzündeki ifade, yorgunluk, bıkkınlık ve bir parça da umutsuzlukla dolu. Adam sanki yüzyıllardır tam orada duruyor, elindeki ney ve tefiyle sabırla kaplumbağaların terbiye olmasını bekliyor. Kaplumbağalar ise hiçbir aceleleri yokmuş gibi kendi hallerinde, birbirinden bağımsız bir şekilde duruyorlar. Birinin başı yukarıda, sanki etrafı dinliyor; diğeri başını eğmiş, kendi dünyasında. Bu durum, sabırla bekleyen bir figür ile ona aldırış etmeyen varlıklar arasındaki dramatik çatışmayı gözler önüne seriyor. Adeta bir çağın, bir kültürün yavaşlığı ve değişime karşı direnişiyle mücadele eden bir aydının portresi gibi.
Resmin mekanı da en az figür kadar konuşmaya meyilli. Arka planda, Bursa'daki Yeşil Camii'nin üst kat odalarından biri olduğu düşünülen, dökük sıvalı bir duvar ve yıpranmış halılar görülüyor. Bu eski ve bakımsız atmosfer, figürün içinde bulunduğu durumu daha da vurguluyor. Dışarıdaki dünya hızla değişirken, bu oda zamanın durduğu, hatta geriye aktığı bir yer gibi. Osman Hamdi Bey, modernleşme sancıları çeken bir imparatorluğun içindeki aydın kesimin yalnızlığını ve çaresizliğini bu dekorla mükemmel bir şekilde yansıtmış gibi geliyor insana. Elindeki müzik aletlerinin, bu terbiye sürecini sanatla veya kültürle gerçekleştirmeye çalışması ise çabanın naifliğini ve aynı zamanda yüceliğini ortaya koyuyor diyebiliriz rahatlıkla.
Kaplumbağa Terbiyecisi, bir resim olmaktan öte, aynı zamanda gizli mesajlar ve sembollerle dolu bir eser. Pek çok sanat tarihçisi ve izleyici, resmin dönemin siyasi ve sosyal durumuna yönelik gizli bir eleştiri olduğunu düşünüyor. Kaplumbağaların temsil ettiği yavaş, değişime dirençli Osmanlı bürokrasisi; onlara sabırla yön vermeye çalışan figür ise reformist bir aydın veya bizzat Osman Hamdi Bey'in kendisi olabilir. Elindeki neyin sesi ve tefin ritmiyle bu kaplumbağaları terbiye etmeye çalışması, bilim ve sanatla bir toplumu dönüştürme çabasının sembolik bir ifadesi gibi duruyor. Ancak ney ve tef, kaplumbağaları hızlandırmak yerine, onları sadece eğlendirebilecek veya oyalamaya yarayabilecek araçlar gibi de algılanabilir. Bu da çabanın beyhudeliği ve naifliği üzerine bir soru işareti bırakıyor.
Resme her baktığında, Osman Hamdi Bey'in yaşadığı dönemin tüm karmaşasını ve hayal kırıklığını bu tek karede nasıl ustalıkla topladığını düşünmemek imkansız. Sanatçının kendi iç dünyasının, toplumsal gözlemleriyle nasıl bu şekilde harmanlandığına şaşırmamak mümkün değil. Kaplumbağa Terbiyecisi, izleyiciye didaktik bir ders vermek yerine, onu düşündüren, sorgulatan ve kendi yorumunu oluşturmaya teşvik ediyor aslında.
Mehmet Keskin
*Editör Notu: Resmin 1906 ve 1907 yıllarında yapılmış iki versiyonu vardır. Her ikisi de tuval üzeri yağlı boya olarak yapılan resimlerin ilki 222 cm × 122 cm ölçülerinde, ikincisi ise 136 cm × 87 cm ölçülerindedir. Aşağıya her iki versiyonu da eklemeyi ihmal etmedik.
YORUMLAR