Kuzgun Acar'ın Ankara'daki heykeli "Türkiye", çoraklaşan bir ülkenin sembolüydü. Sanat eseri, bir yıl bile dolmadan hurdacıya satıldı.
Ankara’nın kalbinde, Emek İş Hanı’nın önünde (Gima 'nın girişinin hemen üstünde) duran bir heykel. Sadece demirden bir form değil, aynı zamanda Anadolu’nun ruhuna dair acı bir kehanet. 1966 yılında sanatın devrimci ruhu Kuzgun Acar’ın ellerinden çıkan bu eser, resmi adıyla Türkiye, bir coğrafyanın yavaşça çoraklaşan, kuruyan ve kaybolan kimliğini sembolize ediyordu. Acar, heykelini dikenli tellerden, çivilerden ve paslı metal parçalarından var ederek, bu coğrafyanın çektiği sancıları somutlaştırmıştı. Heykel, sadece estetik bir nesne olmaktan çıkıp, izleyicinin ruhunda bir yara açan, rahatsız edici bir gerçeği fısıldayan bir başyapıttı.
Heykelin formuna bakıldığında, çölleşmiş topraklardan yükselen, dikenli bir taç gibi görünen bu soyut yapı, aslında Anadolu’nun çoraklaşan kaderini haykırıyordu. O dönemde hükümetin ve kamuoyunun sanat anlayışına yabancı olan bu eser, hem estetik hem de ideolojik olarak bir meydan okumaydı. Acar, bir sanatçının işinin sadece güzellik yaratmak olmadığını, aynı zamanda toplumsal sorunlara ayna tutmak olduğunu kanıtlıyordu. Heykel, sanatın didaktik bir araç olmaktan ziyade, bir sorgulama ve yüzleşme zemini olduğunu gösteriyordu.
Ancak heykelin bu rahatsız edici dürüstlüğü, ne yazık ki uzun ömürlü olmadı. Dönemin yetkilileri tarafından sanatsal değeri olmadığı gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilmiş. Heykel, 1967 yılında, daha bir yılını bile dolduramadan, iş makinaları tarafından sökülerek Emek İş Hanı’nın çatısına çıkarılmış. Bu olay, sanat eserine duyulan saygısızlığın ve kamu idaresinin sanata olan yabancılığının acı bir örneği sayılmalıdır. O an, sadece bir heykelin kaldırılışı değil, aynı zamanda sanatsal ifadenin özgürlüğüne vurulan bir darbedir.
Tabi bu heykel için her şey orada bitmiyor. Daha da trajik olan ise, Kuzgun Acar’ın bu önemli eserinin akıbeti. Çatı katında unutulmaya terk edilen Türkiye heykeli, uzun yıllar sonra, hanın yenilenmesi sırasında hurdacılara satılır. Paslı demir yığınından ibaret görülen bu heykel, parça parça eritilerek yok edilir. Bir sanatçının vatanına dair kehaneti, yine vatan topraklarında, bir hurda yığını gibi son bulur.
Türkiye heykeli, kaybolan formuyla bile, bugün bize önemli dersler vermeye devam ediyor. Sadece sanatsal bir eser değil, aynı zamanda bir hafıza sembolüdür. Heykelin yok edilişi, sanata sırtını dönen bir toplumun kendi kimliğini nasıl kaybettiğinin de bir metaforudur. Bugün Kuzgun Acar’ın diğer eserleri müzelerde sergilenirken, Türkiye heykelinin hikayesi, sanatın toplumla kurduğu kırılgan ilişkiyi ve sanatçının eserleri üzerindeki trajik yalnızlığını anlatmaya devam ediyor.
Sanata düşman,sanatçıya düşman, düşünene düşman...
YanıtlaSilHer şeye düşman!
SilBilmiyordum yada daha doğrusu tanımıyordum Kuzgun Acar'ı. İlk defa duyduğum bir isim ve hem sanata olan bu tavır hem de sanatçıya yapılan bu hakaret çok acı.
YanıtlaSil