Kararsız bir genç, yasak bir ilişki ve gerçek aşk. Aşk Mevsimi müzikler eşliğinde Benjamin, Mrs. Robinson'dan kurtulup bilinmeyene doğru kaçıyor.
Aşk Mevsimi ya da asıl adıyla The Graduate sadece 1967’nin değil, sinema tarihinin en unutulmaz film müziklerine sahip. Simon & Garfunkel’ın The Sound of Silence ve Mrs. Robinson gibi parçaları, filmin atmosferini öylesine sarıp sarmalıyor ki, hikayenin içine sanki müzikten yapılmış bir sis perdesinden giriyorsun. Şarkılar yalnızca arka planda çalmıyor; Benjamin’in ruh halini, yalnızlığını, sıkışmışlığını neredeyse ondan daha iyi anlatıyor. Her notada melankoli var, her melodide kaybolmuş bir gençliğin sesi. Müzik, karakterlerin söyleyemediklerini fısıldıyor bizlere bazen isyanı, bazen teslimiyeti, bazen de o tarifsiz boşluğu…
The Sound of Silence açıldığında ekranda Benjamin’in yüzündeki donuk ifade ile birleşir. O sessizlik… O derin, boğucu sessizlik, izleyiciye genç bir ruhun nasıl tutsak olabileceğini gösterir. Mrs. Robinson melodisi ise alaycı bir neşe taşır; eğlenceli ama altında gizli bir tehdit vardır. Bu şarkının ritmi, Benjamin’in zihninde çalkalanan karmaşayı dışa vurur. Film boyunca müzikler, karakterlerin iç dünyasını açığa çıkaran görünmez bir anlatıcı gibidir.
Film, üniversiteden yeni mezun olmuş Benjamin’in iyi niyetli, meraklı, farklı olmak isteyen ama ailesi ve toplum tarafından sürekli şekillendirilmeye çalışılan bir gencin hikayesini anlatır. Evlerinin dostu olan Bayan Robinson’la yaşadığı yasak ilişki, Benjamin’in hayatında derin bir çatlak belki de aşk sandığı yaralar açar. Çünkü Bayan Robinson evliliğinde mutsuz, sevgisiz ve bambaşka bir dünyada yaşayan; kendi pişmanlıklarını ve öfkesini Benjamin üzerinden tatmin eden, manipülatif ve baskın bir kadındır. Ancak Benjamin, onun kızı Elaine’e gerçek anlamda aşık olunca işler bir anda değişir. O güne kadar zaman zaman kedi-fare oyununa benzeyen bu süreç artık oyun olmaktan çıkıp gerçek bir savaşa dönüşür. Bu savaş, Aşk ve özgürlük uğruna mı, yoksa tehditler ve baskılar karşısında susarak mı yaşayacaktır?
Aptallaşmış, gösteriş budalası, kendi varlığını yalnızca çocuklarının başarılarıyla ölçen, Benjamini sanki bir sirk maymunu gibi sahneye süren bir aile… Onlar için Benjamin'in düşünceleri, hisleri yok. Sadece kazanması, sadece parlaması, sadece başarısı önemli.
Benjamin... Dinlenmeyen, anlaşılmayan, her şeyden sıkılmış bir çocuk… Evet, çocuk diyorum, ama aslında yetişkinlerden daha olgun. Daha kibar, daha nazik, daha meraklı Tek derdi vardı: anlaşılmak. Konuşabilmek. Kendini ifade edebilmek. Belki de bütün hayatı bu "belki" kelimesinin içinde geçti.
Bayan Robinson... Sırf hamile kaldığı için evlenmiş. Aynı evde, farklı hayatlar yaşayan, birbirinden habersiz bir karı-koca… Sözde bir çift. Yalanlarla örülü bir evlilikte, kendi boşluğunu doldurmak için genç bir çocuğun ruhunu avlamak isteyen bir kadın,bir avcı.. Hayır kelimesini kabullenmeyen, emrivaki üzerine kurulu cümleleri ile dediğim dedik biri... Ve en kötüsü, iyi niyeti kullanan bir yalancı. Benjamin’in tüm olgunluğuna, direncine rağmen… Sonunda onu teslim alan, adım adım kuklaya çeviren biri. Kadın, onu manipüle edebileceği her şekilde ediyor. Ve Benjamin, gençliğinin körlüğüyle bunu göremeyecek kadar toy, ama yine de bir süre hayır diyebilecek, direne bilecek kadar cesur. Bu yasak aşk Benjamin’in ruhunu yavaş yavaş boğuluyor. İçine kapanıyor, uzaklaşıyor, yalnızlaşıyor. Huzursuzluğunu kimse fark etmiyor. Çünkü başarı değil bu duygular. Başarı değilse, kimsenin umurunda değil…
Bir anda herşey değişiyor çünkü; Elaine okuldan döndüğünde, Benjamin’in ailesi onu dışarı çıkarması için zorluyor. Benjamin, Bayan Robinson yüzünden reddetmek istese de, tehditlere ve baskıya bir kez daha hayır diyemiyor. Ve dışarı çıkıyorlar.
Elaine'in güzelliği, zarafeti, içtenliği… Benjamin, başta soğuk ve kaba davransa da, onun kalbine, merhametine, sevgisine kayıtsız kalamıyor. Elaine’in sadece onu anlamak için sorduğu sorular bile Benjamin’in buzlarını eritmeye yetiyor. İlk kez bu kadar çok konuşuyor. İlk kez gerçekten anlaşılıyor. İlk kez kendini özgür hissediyor gibi gülüyor. Elaine ile her şey yeniden anlam kazanıyor sanki; kalbi yeniden şarkı söylüyor. Özgürleşiyor.
Bir yanda gerçek aşk, diğer yanda “hayır” kelimesini kabullenmeyen, yaşça büyük, dişli bir kadın. Benjamin ne yapacak? Aşkı mı seçecek? Tehditleri mi? Kullanılmayı mı? Yoksa itirafı mı?
Ve o itiraf ediyor… Bu itiraf yanlızca elaineye değil kendi ruhuna da yapılmış bir açıklamadır Aşk uğruna, gerçek uğruna, özgürleşmek uğruna… Belki Elaine’i kaybetme pahasına. Çünkü aşk acısız olmaz. Çünkü aşk, peşine düşmeden bulunmaz. Koşmadan yakalanmaz.
Benjamin ilk kez kendi için karar alıyor belkide.. Aşkın peşinden gidiyor...
Benjamin, Elaine’e evlenme teklif eder. Ama Bay Robinson gelip her şeyi açığa çıkarır, ondan uzak durmasını ister. Elaine, sevdiği halde, baskılar yüzünden vazgeçmek zorunda kalır. Ama Benjamin vazgeçmez. Her yerde onu arar, bulur ve birlikte kaçarlar. Belki sonsuza kadar sürmez, ama o an… o an gerçekti. O an, adeta bir fırtınanın içindedirler: kahkahalar, nefes nefese koşular, kalp atışları… Tüm baskılar ve tehditler arkada kalır.
Otobüse bindiklerinde ilk başta gülümserler, zafer kazanmış gibidirler. Ama otobüs ilerledikçe, gülümsemeler yavaş yavaş silinir. Yüzlerindeki zaferin yerini sessiz bir boşluk alır. Dışarıdaki şehir kayar, içeride sessizlik büyür. Gözler, boşlukta bir noktaya kilitlenir; dudaklarda tamamlanmamış cümleler, bilinmeyen bir geleceğe dair sessiz bir soru vardır. Bu sahne, filmin en dürüst anıdır: aşk bile bazen yetmez, özgürlük bile bazen korkutucu olur.
The Graduate, yalnızca yasak bir ilişki veya kaçış hikayesi değil. Gençliğin, kararsızlığın, korkunun ve bazen yanlış yerden gelen cesaretin filmi. Müzikler, karakterlerin iç sesini açığa çıkarırken; kaçma ve otobüs sahneleri, aşkın hem kazanabileceğini hem de belirsizliğin her zaman yanında olduğunu hatırlatır. Benjamin ve Elaine, o an belki kazanmış gibiydi; ama yüzlerindeki boşluk, hayatın hiçbir planı kolayca onaylamadığını gösteriyordu. Ve o otobüste onlarla birlikte susar, boşluğun ağırlığını hissederiz. Gerçek aşk affeder. Gerçek aşk yenilmez. Gerçek aşk durdurulamaz.
YORUMLAR