Çizgi romanlar modern mitolojidir. Pelerinli kahramanlar (Superman, Thor), Campbell'ın Monomit'ini canlandırarak kadim arketipi günceller.
Çizgi romanlar ve mitolojiler, yüzlerce yıl ve binlerce kilometre ile ayrılmış olsalar da, insan ruhunun ortak anlatı kuyusundan beslenirler. Mitler, şimşekler çaktığında tanrının gazabından korkarak gökyüzüne bakan eski çağ insanının hayretini yansıtırken; çizgi romanlar, şehir siluetlerine bakıp adaleti arayan modern insanın kaygılarını yansıtır. Her iki form da, evrensel bir ihtiyaca hizmet eder: Dünyadaki kaosun ortasında anlam ve düzen bulma ihtiyacı. Günümüz çizgi romanlarında bazen bir sayfayı çevirirsin ve karşında bir süper kahraman değil, modern çağın tanrısı belirir bir anda. Pelerinler, yıldırımlar, tanrısal silahlar… Yani aslında mitoloji hiçbir zaman ölmedi; sadece kostüm ve biçim değiştirdi diyebiliriz. Çizgi romanlar, insanlığın kadim hikâyelerini neon ışıklar ve beton şehirler arasına gizleyen birer modern destan hâline geldi. Ve biz, bu hikâyeleri okurken fark etmeden yeniden Olimpos’a, Asgard’a, Hades’in kapılarına dayanıyoruz.
Tabi çizgi romanlardaki mitolojik motifler, sadece kostümler ya da isimler düzeyinde bir alıntıdan ibaret değil; onlar, arketipsel bir geri dönüşün ve modern dünyanın kendi kutsal anlatılarını yaratma çabasının kanıtı. Çizgi romanların omurgası, Joseph Campbell’ın ünlü Monomit (Tek Mit) kavramının, yani Kahramanın Sonsuz Yolculuğu'nun görsel ve dinamik bir yeniden anlatımından oluşuyor. Superman'in kriptonlu bir bebek olarak dünyaya gönderilmesi, Musa'nın sepetle nehre bırakılması veya Kral Arthur'un soyunun bilinmeyişi gibi motifler, kahramanın olağanüstü kökenini vurguluyor. Bu, onun kaderinde sıradan olandan farklı bir misyonun yazılı olduğu anlamına geliyor. Kahraman, bu çağrıyı kabul etmekle, kendisi için alıştığı ve güvenli olanı geride bırakıyor.
Çizgi romanlarda, genelde, her süper kahramanın bir mentor figürüne (Batman'in uşağı Alfred, Spider-Man'in amcası Ben) ihtiyacı var. Bu figür, mitlerdeki bilge yaşlı adam (Merlin, Chiron) arketipidir; rehberlik eder, ahlaki pusulayı belirler ve kahramanın dönüşümünü başlatır. Kahramanlar, tıpkı Herkül'ün on iki görevi gibi, sürekli olarak güçlerini ve ahlaki sınırlarını sınayan düşmanlarla ve felaketlerle yüzleşirler. Bu sınavlar, onların yalnızca bedensel değil, ruhsal olarak da dönüşümünü sağlar.
Mitlerin sonu, kahramanın yolculuğu sırasında öğrendikleriyle topluma geri dönüp düzeni sağlaması üzerine kuruludur. Süper kahramanlar ise bu dönüşü, sürekli bir fedakârlık döngüsü içinde yaşarlar. Onların ebedi görevi, maskelerini takıp günlük hayatlarından vazgeçerek, kamusal iyilik adına kişisel mutluluklarını feda etmeleridir. Bu, İsa, Prometheus veya Gılgamış'ın trajik fedakârlık motifinin, modern, laik bir bağlamdaki sürekli tekrarıdır. Yani aslında süper kahraman figürü, Prometheus’un modern versiyonudur: insanlığa bir şey (ateş, teknoloji, umut, kurtuluş vd.) vermek ister ama bunun bedelini kendi kimliğiyle öder.
Bu arada bazı çizgi roman karakterleri, mitolojik motifleri dolaylı değil, doğrudan bünyelerinde barındırırlar. Onlar, modern çağın güncellenmiş tanrılarıdır. Bir bakıma belki de işin ucuzuna kaçmak gibi görünebilir. Ama eskiyi yeniden ve yeni özelliklerle var etme çabası, kültürü yaratan insanın hamurunda var denilebilir.
Marvel'ın Thor'u ve DC'nin Wonder Woman'ı, mitolojik köklerini gizlemez. Thor, Asgard’dan gelen şimşek tanrısıdır, ancak onun modernleşmesi, kibir, sorumluluk ve insanlık arasındaki gerilim üzerine kuruludur. Wonder Woman (Diana Prince), Amazon savaşçılarının soyundan gelerek kadın gücünün ve adalet kavramının somut bir temsili olarak Athena ve Artemis arketipini çağrıştırır. Antik mitlerde tanrılar sihirli güçler ve ilahi müdahale ile çalışırken, modern kahramanlar (Superman, Batman, Spider-Man, Iron Man) genellikle güçlerini bilim ve uzay teknolojisi üzerinden alırlar. Gücün kaynağı değişse de, insanüstülük ve kurtarıcılık işlevi aynı kalır. Superman örneğinde kriptonit, mitlerdeki Achilles'in topuğu veya Samson'un uzun saçı gibi, kahramanın fani yanını, zaafını temsil eden sembolik bir taştır.
Çizgi romanlardaki mitolojik unsurların asıl gücü, basit eğlencenin ötesine geçip, toplumsal kaygıları ve ahlaki ikilemleri somutlaştırmalarında yani mitolojik motiflerin felsefi işlevlerinde yatar. Her mitolojide, evrenin kuruluşundan itibaren süren bir kozmik savaş vardır (Zeus/Kronos, Işık/Karanlık). Çizgi romanlar bu ikiliği, Süper Kahraman/Süper Kötü (Superman/Lex Luthor, Batman/Joker) formatında yeniden canlandırır. Bu, sadece bir dövüş değil, aynı zamanda düzen ve kaos, akıl ve delilik, özveri ve bencillik arasındaki ebedi felsefi çatışmanın görselleştirilmiş halidir. Aynı zamanda mitler, ait oldukları toplumun değerlerini yansıtır. Çizgi romanlar da, Amerikan Rüyası'nın, Soğuk Savaş'ın, nükleer kaygıların ve sivil haklar hareketinin bir yansıması olarak evrilmiştir. Onların mitolojik temelleri, bu modern hikayelere derinlik ve zamansızlık katarak, geçici toplumsal sorunları evrensel insani meselelere dönüştürür.
Çizgi romanlar, geleneksel mitlerin sona ermediğini, aksine yeni kostümler giydiğini kanıtlar. Bedenleri pelerinli, laboratuvarlarda doğmuş ya da yıldızlararası yolculuk yapmış olsa da, modern kahramanlar, binlerce yıldır anlattığımız aynı hikayeyi, insanın potansiyeli ve sınırları hikayesini anlatmaya devam eden birer fısıltı aslında. Başka bir taraftan bakıldığında da mitoloji, insanın kendi gölgesini tanrılaştırma biçimidir. Çizgi romanlar da bir nevi, bu duruma ayna tutmaktır: ama bu kez mabet yerine matbaa, rahip yerine yazar / çizer takımı vardır. Hikâye ise hep aynıdır. İnsan, anlamın peşinde koşarken kendi yarattığı tanrılara inanır.

<3
YanıtlaSil